2. ANLAMLARI BAKIMINDAN KELİMELERİN GRUPLANDIRILMASI
a. Anlam Çeşitleri :
Tek Anlamlılık: Tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir.
Çok Anlamlılık: Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir.
Temel anlam (İlk anlam): Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl anlamdır.Buna sözlük anlamı da denir. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.
Yan anlam: Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil “ağzımızdaki tat alma organı” olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük “nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanı> dil” yan anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), > (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar yan anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.
Mecaz anlam: Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır.
Güzel hayatımız bir göz açıp kapayışta eridi.
Arkadaşının böyle soğuk davranmasına çok üzülmüştü.
Buradaki küçük gölde çocuklar her sabah yüzerdi. (Temel anlam)
Toz içinde yüzen kitaplara yazık oluyordu. (Yan anlam)
Uzun zamandan beri borç içinde yüzüyordu. (Mecaz anlam)
Ayağım ağrıyor. (Temel anlam)
Masanın ayağı kırılmış. (Yan anlam)
Bırak bu ayakları. (Mecaz anlam)
Terim anlam: Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek
alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama “terim anlam” adı verilir.
Örnek:
Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
Teşhis (Kişileştirme) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.
Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını
İntak (Konuşturma) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur.Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.
Ör:Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
İstiare(İğretileme) :
Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapı> teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.
a- Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Benzeyen: bulut(söylenmemiş)
Benzetilen:siyah tül (söylenmiş)
Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi
Benzeyen: Rüzgar(söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli(söylenmiş)
b- Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapı> istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz.
Ör: Yüce dağların başında
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen:Bulut(var)
Kendisine benzetilen:üzüm(yok)
Ör:
Bir arslan miyav dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi
Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye;fare, kükredi sözcüğüyle aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir.
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) :
Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.Ad aktarması iç-dış,parça-bütün,yer-insan,sanatçı-eser gibi farklı ilişkiler kurularak yapılır:
* İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan)
* Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar)
* Nihat’ın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci)
* O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)
* Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)
* İstanbul'dan kalkan uçak az önce Adana'ya indi.(Havaalanı)
Kinaye :
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.
Uyarı :Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
* Mum dibine ışık vermez.
* Hamama giren terler.
* Taşıma su ile değirmen dönmez.
* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
* Ateş düştüğü yeri yakar.
* Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.
Tariz (Dokundurma):
Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.
* Bir nasihatım var zamana uygun,
Tut sözümü yattıkça yat uyuma,
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,
El için yok yere yanma.
* O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.
b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler:
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir. siyah ---- kara , beyaz----- ak, zengin----varlıklı,fakir----yoksul…
Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimler-de ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanı>, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.
Zıt Anlamlı Sözcükler : Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
“Aşağı yukarı yirmi gün oluyor.”
“Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti.”
Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükle-ri zıt anlamlıdır.
* Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değil-dir. “Ali okuldan geldi.“ cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli “Ali okuldan gelmedi”dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu”gelmedi”, zıt anlamı ise “gitti” dir.
Fiiller- -ma/-me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
aldı- almadı; okudu- okumadı çalış-tı- çalışmadı, sildi-silmedi vb.
İsimler ise -sız/-siz ekiyle olumsuz hâle gelir. Susuz (çeşme) tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb. İsimler -lı/-li ekiyle olumlu hâle gelir. taşlı yol, kumlu sahil…
Yakın Anlamlı Sözcükler : Dilimizde kullanı> bazı sözcük-ler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın an-lamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmlek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcük-lerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleş-miştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.
c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri:
Bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir. Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:
a. Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümü-nü anlatan sözcüğün zamanla o varlığın bütün türlerini bir-den anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Alan sözcüğü “düz, açık yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır. Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır . Hatta bu sözcük sinema, tele-vizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir. Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.
b. Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı duru-mun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gel-mesidir. Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kulanı-> tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sü-rüsü anlamında kullanılmaktadır. Aynı şekilde oğ> “çocuk, evlat” demek iken, yani hem kız hem oğ> çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır. Ör-neklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.
c. Başka Anlama Geçiş : Herhangi bir anlamda kullanı> sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır. Eskiden (Göktürkçede) üzmek, “kırmak, kesmek” anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek gü-nümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılmaktadır. Sakın-mak “düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise “herhangi bir şeyi yap-maktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak” demektir. Yani önleyici tedbir almaktır.Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün “az para ile alınan” anlamındadır. “Duman” anlamında kullanı> tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar duruma gelmiştir. Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.
Yorum Gönder