Paragrafa yerleştirilen olaylar, fikirler, yorumlar ve betimleme çok farklı yollarla paragraflarda ver alırlar. Bu yerleştirme yazarın anlayışına bağlı olduğu gibi paragrafta yer alan içerikle de ilgilidir.
Paragrafta olaylar olduğu gibi, hiç bir şey katmadan verilebilir ya da yorumlanabilirler. Fikir ve duygular bir temel fikrin ve duygunun genel olarak ele alınıp ayrıntıya inilmesiyle açıklanabilirler. Bu fikir ve duygular ayrıntılarıyla ele alınıp genel yargılara ulaşılabilir. Bu açıklamalarda örneklendirme ağırlık kazanabilir. Ya da bu fikir ve duygular benzerleriyle karşılaştırılarak daha açık ve anlaşılabilir bir duruma sokulabilirler.
Bazen fikir ve duyguların daha etkili ve inandırıcı olabilmesi için iğnelemelere sık sık başvurulabilir. Hatta olayların, fikirlerin ve duyguların anlatımında önem ve zaman sırasına yer verilebilir.
Betimleme paragraflarında manzaranın ve eşyanın durumuna göre, mekândan eşyaya, eşyadan mekana bir düzenlemeye yer verilebilir. Paragrafın temelini oluşturan konu cümlesi paragrafın başında, ortasında, sonunda yer alabilir. Bütün bunlar teknik açıdan, birbirleriyle çok farklı kurulmuş paragrafları karşımıza çıkarabilir. Bu paragrafları belli bir gruplandırmaya tabi tutmak imkânı yoktur. Ancak, fikir vermek açısından bu tekniklerden bazısı uygulanmış paragraf örneklerini aşağıya alalım.
Betimleme paragraflarında manzaranın ve eşyanın durumuna göre, mekândan eşyaya, eşyadan mekana bir düzenlemeye yer verilebilir. Paragrafın temelini oluşturan konu cümlesi paragrafın başında, ortasında, sonunda yer alabilir. Bütün bunlar teknik açıdan, birbirleriyle çok farklı kurulmuş paragrafları karşımıza çıkarabilir. Bu paragrafları belli bir gruplandırmaya tabi tutmak imkânı yoktur. Ancak, fikir vermek açısından bu tekniklerden bazısı uygulanmış paragraf örneklerini aşağıya alalım.
1. Tanımlama
Kavramların tanımlar halinde verilmesi şeklinde ortaya çıkar. Tanımın ne olduğunu cümle anlamında görmüştük. Parça içinde bir tanım cümlesi varsa, tanımlama var sayılır; bütün paragrafın tanım olması gerekmez.
2. Karşılaştırma
İki farklı düşünce, kavram ya da durumun mukayese edilmesiyle ortaya çıkan bir yöntemdir. Karşılaştırmada, karşılaştırılan olgular arasında bir derecelendirme söz konusudur. Bir kavram diğerinden üstün, aşağı ya da diğeriyle aynı seviyede olması yönünden başka bir kavramla karşılaştırılır. Üslup olarak "Bu böyledir; şu ise şöyledir. " ifadesi hakimdir.
3. Örneklendirme
Anlatılan konuyla ilgili örneklerin verilmesiyle ortaya çıkar. Konuyu daha anlaşılır ve zihinde daha iyi kalıcı bir niteliğe kavuşturur. Verilen örneğin okur tarafından bilinen, çağrışım yaptırıcı bir nitelik taşıması gerekir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.
4. Tanık Gösterme
Yazarın, düşüncesini inandırıcı kılmak için, o konuda sözüne güvenilir birinin sözünü parçasına alıntı yaparak almasıyla oluşur. Genellikle bu söz tırnak içinde verilir. Sözün olmadığı yerde tanık gösterme de olmaz.
5. Benzetme
Bir olguyu anlatırken başka olgularla benzerlik kurma şeklinde oluşur. İki olgu arasında sağlam bir benzerlik olmalıdır.
6. İlişki Kurma
İki kavram arasındaki ilgiden üçüncü bir hüküm çıkarma durumudur. Genellikle kavramlar arasında ilişki kurulduğu için bu adla verilir.
Kanıtlama ağırlıklı paragraf:
“Ümmid iledir cihanda her şey’ demiş şair. Doğru, her şey onunladır. Büyük, küçük, herkesin her canlı mahlukun bir ümidi vardır. Sabahleyin, yatağımızda gözlerimizi açıp da uyandığımız zaman eğer kalkmaya davranıyor, işimize geç kalmamak için acele ediyorsak bir ümidimiz olduğu içindir. Daha iyi bir hayat sürmek ümidi, çoluk çocuğumuzla daha iyi günler görmek ümidi, bir iş başarmak, daha çok muvaffak olmak, herkesin takdirini kazanarak yükselmek ümidi bizi işimizin başına koşturuyor. İcatçıya yeni şeyler düşündüren, hekime yeni tedavi yolları arattıran, hocaya mektepte ders verdiren, marangoza güzel, daha güzel mobilyalar yaptıran sanatkâra ölmez eserler vücuda getirten, hep ümittir. İnsanlığa faydalı olmak ümidi, hastalara şifa vermek ümidi, yeni nesilleri daha iyi yetiştirmek ümidi, meşhur olmak ümidi ve ölmez eserler vücuda getirerek ölümsüzlüğe kavuşmak, ebedi olmak ümidi.”
Şevket Rado
Zıt görüşler ağırlıklı paragraf:
“Büyük sanatçı, güçlüğün oluşturduğu, engeli kendisine sıçrama tahtası yapan adamdır. Derler ki Michelangelo’yu Musa’nın ellerine toplu bir hareket vermeye zorlayan, mermersizlik olmuştur. Sahnede hep birden kullanılacak ses perdelerinin sayılı olusudur ki Eschyle’i, Kafkas dağlarında zincire vurulan Prometheus’un susuşunu icat etmek zorunda kalmıştır. Eski Yunanlılarda saza bir tel ekleyen adam şiddetle cezalandırılırdı. Sanat baskıdan doğar, dövüşle yaşar, hürlükten ölür,”
Andre Gide
Fikir tekrarı ağırlıklı paragraf:
“İnsanoğlu düşünen bir varlıktır, yaradılışı gereği düşünmek ihtiyacını duyar. Ama pek sevmez düşünmeyi, korkar düşünmekten. Nasıl korkmasın? Düşünmek yorucu olmakla kalmaz, şaşırtıverir kişiyi, türlü şüphelere düşürür. Bir yol düşünmeye başladınız mı, kolay kolay kesip atamazsınız. Yüzyıllar boyunca ortaya atılmış birbirine uymaz, birbirini çürütür bütün iddiaların doğru birer yanı vardır, hepsi de insanoğullarından birinin bir görgüsüne, bir gözlemine dayanır nerelerinin niçin yanlış olduğunu da hemen göremezsiniz. Hangisini seçeceksiniz? Hepsinin de hem bir çekiciliği, hem bir iticiliği vardır.”
Nurullah Ataç
Fikir birliği iyi sağlanmış paragraf:
“Kepler’in üç meşhur kanunundan birincisi, gezegenlerin yörüngelerinin
o zamana kadar sanıldığı gibi daire olmayıp bir elips şeklinde olduğuna ve Güneş’in bu elipsin odak noktalarından birinde bulunduğuna dairdi. Bu basit gözüken kanun, o zamana kadar bütün evrende Yunanlılar için en muntazam ve mükemmel bir geometri şekli olan daireden ayrılmayı gerektiriyordu. Yunanlılar ve onların varisleri olan ortaçağ bilginleri daireyi hem en tam eksiksiz, hem de en güzel bir şekil olarak kabul etmişlerdi. Kepler ise göğün önemli eğrisi olan yörüngeleri dairelikten çıkarıyor, elips şekline sokuyordu. O zamanların, Yunan bilim ve sanatından kalma estetik ihtiyaçlarını bir tarafa bırakarak bağımsızca gözleme dayanan bir düşünceyi ortaya koyması bakımından, Kepler, bu kanunla da bağımsız bir adım atmış oldu.”
o zamana kadar sanıldığı gibi daire olmayıp bir elips şeklinde olduğuna ve Güneş’in bu elipsin odak noktalarından birinde bulunduğuna dairdi. Bu basit gözüken kanun, o zamana kadar bütün evrende Yunanlılar için en muntazam ve mükemmel bir geometri şekli olan daireden ayrılmayı gerektiriyordu. Yunanlılar ve onların varisleri olan ortaçağ bilginleri daireyi hem en tam eksiksiz, hem de en güzel bir şekil olarak kabul etmişlerdi. Kepler ise göğün önemli eğrisi olan yörüngeleri dairelikten çıkarıyor, elips şekline sokuyordu. O zamanların, Yunan bilim ve sanatından kalma estetik ihtiyaçlarını bir tarafa bırakarak bağımsızca gözleme dayanan bir düşünceyi ortaya koyması bakımından, Kepler, bu kanunla da bağımsız bir adım atmış oldu.”
Adnan Adıvar
Tüme varım yoluyla kurulmuş paragraf:
Uydu kentler kurmak, giderek artan insan nüfusunu ev sahibi yapma, konut problemini çözme yollarından bir tanesidir. Bu iş için, bir şehre yetecek büyüklükte bir arsa bulunuyor; bu arsanın planı hazırlanıyor; plan doğrultusunda kanalizasyonu, suyu, elektriği, telefonu döşeniyor. Üç - beş yıl sonra bakıyorsunuz, hiç yoktan pırıl pırıl bir şehir doğuyor.
Tümden gelim yoluyla kurulmuş paragraf:
Bugün, yüzyıllar öncesinde kurulmuş büyük şehirlerimizden hangisine baksanız problemler yumağıdır: Plansızlık var; susuzluk var; kanalizasyonsuzluk var; zamanında getirilmemiş altyapı hizmetleri yüzünden, delik deşik edilmiş sokak ve caddeleriyle yolsuzluk var; düzensizlik ve anarşi var. Çağdaş insanı, bir tanesinin bile hayatından bezdirecek bu eksiklikler, bu problemler niçin oluşmuştur? Başlangıçta küçük gibi görünen problemleri önemsememekten ve onları zamanında çözmemekten.
Yorum Gönder